Sosyal Medya

Makale

Erdoğan ‘iyi başbakandan’ niçin vazgeçti?

Liderin konuÅŸmasının ayakta dinlendiÄŸi, Merkez Karar Yürütme Kurulu’nun kiÅŸiliÄŸi ‘fazla’ öne çıkmış siyasetçilerden oluÅŸmadığı, yeni Genel BaÅŸkan’ın yol, köprü ve baÅŸkanlık sistemi vaadinde bulunduÄŸu bir AK Parti kongresi yaÅŸandı. Pek fazla hukuk, özgürlük veya demokrasi lafı yoktu. Ama terörle mücadele öne çıktı.

Bu tablo bize önümüzdeki dönem AK Parti iktidarının temel niteliÄŸini veriyor. MilliyetçiliÄŸi öne çıkartan bir çatışma atmosferinde daha ‘az’ demokratik bir yapılanmanın, halka saÄŸlanacak hizmetler karşılığında kabul edilir kılınmasına dayanan bir strateji… Bu modelin Türkiye’nin sorunlarını çözüp, gerçekçi bir gelecek çizgisi yaratması zor. Görünen o ki AK Parti’nin gerçek anlamda ‘ikinci döneminden’ söz edebiliriz ve bu adım ErdoÄŸan’ın bilinçli tercihini yansıtıyor…

***

Dolayısıyla birkaç gündür sorduÄŸumuz soruya geri dönebiliriz. CumhurbaÅŸkanı olduÄŸunda da ErdoÄŸan’ın önünde böyle bir seçenek vardı ama onu seçmedi. En güçlü aday Yıldırım iken, DavutoÄŸlu’nu tercih etti. Acaba neden? Bu iki yılda ne oldu ki ErdoÄŸan ÅŸimdi DavutoÄŸlu’nu ekarte edip Yıldırım’a dönüş yaptı?

Önce ÅŸu soru ile baÅŸlayalım: Acaba 2014 yılı ortasında ErdoÄŸan iÅŸin özünde Yıldırım’ın olmamasını mı, yoksa DavutoÄŸlu’nun olmasını mı istiyordu? Muhtemelen her iki faktör de vardı… Yıldırım’ın teÅŸkilat ve bürokrasideki gücü, çok büyük finansal fonları yönetmiÅŸ olmaktan gelen avantajları ErdoÄŸan’ın temkinli olmasına yol açmış olabilir. Parti içinde böylesi güç sahibi olanlar lidere destek verdikleri ölçüde liderliÄŸi de güçlendirirler ama aynı zamanda liderliÄŸin benimsemeyeceÄŸi pazarlıkların da kapısını açarlar. Oysa DavutoÄŸlu gibi teÅŸkilat ve delege üzerinde nüfuzu olmayan bir aday çok daha elveriÅŸli gözükebilir.

***

Dolayısıyla ErdoÄŸan’ın partinin yönetimi konusunda iki yıl önce bugünkünden çok da farklı düşündüğünü önermek çok doÄŸru olmayabilir. Kendisine güvenen, rakipsiz bir liderin karmaşık bir parti yapısını dengeleri kollayarak bizzat yönetme isteÄŸi, DavutoÄŸlu’nun hanesine bir artı olarak da yazılmış olabilir.

Ancak bunun doÄŸru bir beklenti olmadığını kaydetmekte yarar var… 2014 yılının ilk yarısında parçası olduÄŸum bir anekdot, neyin yaÅŸanacağını öngörmenin zor olmadığını hatırlatıyor. ErdoÄŸan çevresinden biri o günlerde genel baÅŸkanlık ve baÅŸbakanlık için DavutoÄŸlu’nun düşünüldüğünü söyleyerek fikrimi sormuÅŸtu. Ben de baÅŸbakanlığı mükemmelen yapacağını, ama genel baÅŸkanlığı kotarmasının gerçekçi olmadığını söylemiÅŸtim. Tahminim, DavutoÄŸlu gibi biri için partiyi yönetmenin ülkeyi yönetmekten daha zor olacağıydı ve öyle de oldu. ErdoÄŸan kendi yönetimi açısından aynı kiÅŸinin hem genel baÅŸkan hem baÅŸbakan olmasını istedi. Muhtemelen böylece çok daha etkin ve sorunsuz bir süreç hayal etti, ama elde buna tam olarak oturan bir aday yoktu.

***

Sonuçta 2014 yılında ErdoÄŸan iyi baÅŸbakan olacağını bildiÄŸi DavutoÄŸlu’nu tercih etti. Partiyi nasıl olsa kendisinin uzaktan yönetebileceÄŸini düşündü. Ama bu model iflas etti. Çünkü iyi bir baÅŸbakanın tamamen pasif bir genel baÅŸkanlığı sindirmesi zordu. Åžimdi partinin ‘içerden’ bir genel baÅŸkan tarafından koordine edileceÄŸi, baÅŸbakanlığın ise fiilen ErdoÄŸan’ın inisiyatifinde olacağı bir model göreceÄŸiz.

Yine de son bir soru var: Acaba parti yönetiminden bağımsız olarak, ErdoÄŸan’ın Türkiye’ye bakışında da bir deÄŸiÅŸim mi oldu? Acaba DavutoÄŸlu’ndan Yıldırım’a geçiÅŸ böyle bir deÄŸiÅŸikliÄŸe de mi karşılık geliyor?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.